Duyes Grubu: Almanya’da Önemli Projeler Geliştirdik 17 Şubat 2016 Çarşamba 10:37 Yurtiçi ve yurtdışı faaliyetlerini etkin bir şekilde sürdüren Duyes Grubu pek çok alanda faaliyet gösteriyor. İnşaat, madencilik ve sanayi gibi alanlarda büyük başarılara imza atan firma yapmış olduğu yatırımlarla da adından sıkça söz ettiriyor. Öncelikli olarak sizi ve firmanızı tanıyabilir miyiz? 1965 yılında Sivas’ta doğdum. İlk, orta ve lise eğitimimi Sivas’ta tamamladım. 1980 yılında İstanbul’a geldim. Kendimi eğitmek adına çeşitli kurslara katıldım. Muhasebecilik, Bilgisayar Programcılığı gibi alanlarda dersler aldım. Daha sonra üniversite hayatım başladı. Uluslararası Ticaret Bölümü’nü bitirdim. 1994 yılında dede mesleğim olan inşaat sektöründe kendi işim olan Duyes İnşaat’ı kurdum. Duyes İnşaat Uluslararası arenada iş yapan bir firmadır. DUYES GRUP olarak altyapı, üstyapı ve enerji sektöründe yurtdışı ve yurtiçinde yatırımlarımız bulunmaktadır. Ağırlıklı olarak enerji sektöründe taahhüt işleriniz var. Kendiniz için yaptığınız projeleri konuşacağız fakat özellikle yenilenebilir enerji alanında uzmanlaşmış olmak tamamen bir tesadüf müdür? Yoksa Duyes Grubu yenilenebilir enerji alalını kendisine ihtisas alanı olarak mı seçmiştir? İnşaat alanına sektörel anlamda baktığınızda farklı konsep ve projelerde olmanızla farklılık yaratabilirsiniz.. Türkiye’nin konjonktürüne baktığınızda en büyük yatırım kaynaklarından bir tanesi de enerji sektörüdür. Biz de bu sebeple enerji sektörünü seçtik. Bu sektörde termik santralden tutun da jeotermal, hidroelektrik, rüzgar ve güneş enerjilerinin tamamını içeren projelerde uğralarımız bulunmaktadır. Ayrıca grup olaraktan maden, tarım ve hayvancılık alanlarında da yatırımlarımız bulunmaktadır. Yurtiçi ve yurtdışı projeleriniz hakkında bizleri bilgilendirir misiniz? Yurtdışındaki projelerimiz arasında Pakistan’da yaptığımız rüzgar enerjisi santrali var. Cezayir’de 108km’lik hızlı tren hattı yapıyoruz. Almanya’da projeleri tamamlanan kendimize ait bir otel inşaatımız var. Bu projenin inşaatına bir aya kadar başlayacağız. Yurtiçi projelerimize baktığımız zaman İzmir’de 2 tane projemizin olduğunu söylemek istiyorum. Bir tanesi Bornova 4S Business Çenter iş merkezi, İkincisi ise İzmir Kemalpaşa’daki 90 adet villa inşaatıdır. Diğer taahhüt olarak devam eden işlerimiz arasında, Alaşehir jeotermal enerji santralı, Osmaniye, Aydın ve İzmir Ödemiş’te rüzgar santrali, Tokat’ta 26,5km uzunluğunda 24m genişliğinde bir Karayolları duble yol inşaatı projelerimiz devam etmektedir. Türkiye’nin enerji konusunda ki politikalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Son zamanlarda 2 tane nükleer enerji santrali kararı alındı. Fakat buna ilave olarak özellikle rüzgar enerjisi, güneş tarlaları, dalga enerjisi gibi alanlara ağırlık verilmeye başlandı. Ülkemizin sektörde izlediği politika ve devletin bu konuya olan bakış açısı hakkında ne düşünüyorsunuz? Yenilenebilir enerji bir ülkenin geleceğini ifade ediyor. Dikkat ederseniz eskiden üretilen rüzgar enerjisi yenilenebilir değildi. Günümüz teknolojisinde bunlar rahatlıkla yenilenebilir hale geldi. Türkiye’nin rüzgar haritası ortaya çıktı. Hidroelektrik santrallerinin belli bölgelerinde projeler tamamlanma noktasına geldi. Kullanılabilir alanlar azaldı. Bütün rüzgar koridorlarının hemen hemen hepsine belli projeler yapıldı. Güneş enerjisine baktığınız zaman çok büyük alanlara ihtiyaç olduğunu görüyoruz. Tarım arazisi, köy merası gibi alanlar olmaması lazım. Nükleer enerji ile ilgili bazı ülkeler bunu çok iyi bir şekilde çözdü. Biz ise ülkemizde bazı sorunları çözemedik. Çevre konumu sıkıntılarıyla devam ediyor. Türkiye’nin enerji politikasına baktığımızda eskiden söylenen ‘Su akar Türk bakar’ sözü kalmadı artık. Fakat bazı doğayı tahrip eden projelere de dikkat etmek lazım. Sonuç itibariyle enerjinin olmadığı hiç bir yerde hayat olmaz. Dünya artık enerjiye bağlandı. İletişimden, teknolojiye her şey enerjiye bağlı... Dolayısıyla enerji bana göre bir ülkenin olmazsa olmazı. Yurtiçinde ve yurtdışında verdiğiniz hizmetler hemen hemen birbirine eşit durumda. Önümüzdeki dönemlerde bu oranlarda devam edecek mi? Yurtdışında daha çok hangi alanlarda sesinizi duyurmak istiyorsunuz? Biz Almanya’da birkaç yatırım yaptık. Örneğin Köln’de gıda üzerine bir entegre tesis aldık. Günlük yaklaşık 5000 ton döner hazırlanıp İmbis’lere gönderiliyor. Aachen’de bir su fabrikamız var. Almanya’nın önde gelen kuruluşlarından birisi bu... Bir de yeni başlayan 200 yataklı bir otel projemiz var. Yurtdışı yatırımlarımızda özellikle Almanya’yı seçmemizdeki nedenlerden bir tanesi de Avrupa ülkeleri arasında sinerji ve ekonomik olarak en düzgün ülke Almanya olmasıdır. Biz Almanya’da yaklaşık 7-8 yıl önce bu gerçeği gördük ve bu yönde faaliyetlerimize başladık. Bugün baktığımızda çok sayıda Türk girişimci orada yatırıma başladı. Biz de bu anlamda doğru adım attığımızı görüyoruz. Türkiye’de de ağırlıklı olarak proje geliştirme aşamasındayız. Çünkü ilerlemek için kabuk değiştirmek lazım. Aynı zamanda inşaatta lokasyonu iyi yerler olmak kaydıyla yatırım yapmaya devam ediyoruz. Enerji alanında da benzer şekilde bir yaklaşımımız var. Bir kaç projeyle kendimiz yatırımcı olarak görüşüyoruz. Bunlardan bir tanesi jeotermal, bir tanesi güneş enerjisi... Ayrıca birkaç tane de maden üzerine çalışmamız var. Tokat’ta bir krom sahamız, Yozgat’ta kömür sahamız, İzmir ve İstanbul’da agrega tesislerimiz var. Tüm bunların yanı sıra Konya Ermenek’te mermer ocaklarımız bulunmaktadır. Peki bu ocaklar faal mi? Üç dört tanesi bitti. 2016 itibariyle hepsi faaliyete geçecek. Biraz da Sivas’tan bahsedelim. Baktığımızda Türkiye’nin en fazla göç veren şehirlerinden bir tanesi. Sebepleri çok tabi... Siz bu durumu Sivas’tan göç etmiş bir iş adamı olarak nasıl değerlendiriyorsunuz? Göç etmek doğru bir adım mıdır? Bugün ki düşüncede olsaydınız göç etmeyi düşünür müydünüz? Sivas çok güzel bir şehirdir aslına bakacak olursanız.. Eskiden soğuk hava koşulları, ekonomik yaşam Sivas’ta yaşamı etkiliyordu. Bu nedenle diğer illere pek çok göç oluyordu. Şimdi Sivas’a eskiye oranla pek çok yatırım yapıldı şartlar eskiye oranla iyileşti fakat Sivas hala en çok göç veren ilimiz. Bu sorun henüz aşılamadı. Sivas’tan göç edenlerin de hiç kuşkusuz tercihi İstanbul ve Ankara... Sebebi ne peki? Çünkü Sivas’ta orta ölçekli firmalar hayata geçmedi... Orta ölçekli firmalar hayata geçmediği sürece firmalar kendi öz kaynakları değil, alman teşviklerle ayakta durmaya çalıştı bu da yatırımların kalıcı olmasını engelledi. Bence bu göçün ilk nedeni sosyolojik, ikinci nedeni ise ekonomiktir. Nihayetinde bir şehir öz kaynaklarla ayakta duramaz, dışardan yatırımlar da gerekir. Sivas’a bu destek sağlanamadığı için gelişememekte ve en çok göç veren il statüsüne gelmektedir. Tüm bunların yanı sıra Lojistik sıkıntılarda yaşanıyor Sivas’ta... Limanlara ve denizlere uzak... Ulaşım sıkıntısı da buna eklenince olumsuz tablo ortaya çıkıyor. Peki hiç mi iyi bir şey olmuyor Sivas’ta... Elbette oluyor. Şu anda Sivas’ta belli yatırımlar olmaya başladı. Sanayi, maden, ulaşım gibi alanlarda yatırımlar artıyor. Keza hızlı tren uygulaması hayata geçecek ki bu Sivas için oldukça önemli bir yatırım. Olaya başka açıdan bakacak olursak; Sivasspor gerçeği karşımıza çıkıyor. Ben her zaman söylerim Sivas’ın adını en çok duyuran Sivasspor’dur. 2 dönem Sivasspor’da görev yaptım. Hala zaman Sivasspor’un yanındayım.... Dolayısıyla şehri şehir yapan insandır. Hoşgörü bir sinerji yaratır. Memleketimi seviyorum, her zaman da ziyaret ederim. Sivas’ta evim ve arazim var. “Aslını unutan hiçtir’ demişler, dolayısıyla aslımı hiç bir zaman unutamam. İnsanlar karnını doyurduğu yeri kendi memleketi olarak görüyorlar, bu doğru değildir. Aidiyet duygusu önemlidir. Sivas başarılı işadamlarıyla isminden bahsettiriyor. Hemen hemen birçok sektörde görebiliyoruz. Dernekler de iş adamlarımızın biraraya gelmesine vesile oluyor. Derneklerimizin işlevlerini bu anlamda yeterli buluyor musunuz? Sivaslı işadamları birbirlerine bakış açıları yeterince pozitif mi ve bu alanda yeterince işbirliği halindeler mi? Ben her zaman derneklerin görsel olarak bulunmalarına karşıyım. Dernekler yeri geldiğinde risk almalı. Sadece yemeklerde veya organizasyonlarda toplanılan yerler olmamalı. Derneklerin aynı zamanda hem ekonomik hem sosyolojik yaptırım güçleri de olmalı. Türkiye’de en çok derneği olan il Sivas’tır. Çoğu derneklerin isimlerini de bilmeyiz. Köy, ilçe, bağlı konfederasyon dernekleri... Dernek amacını hayata geçiriyor mu ona bakmak lazım. Bence bir ilin derneği diğer illerin dernekleriyle de iletişim kurmalıdır. Başarılı olabilmek için, faaliyet alanındaki konularda başka illerin dernekleriyle de iletişim halinde olmalıdır. Eğer mevcut konseptteki dernek belli bir kriteri aşamıyorsa, ilerleme, büyüme ve gelişme şansı yok demektir. Dernekler aynı ilin, aynı ilçenin farklı farklı köyleriyle ve ilçeleriyle bağlantı halinde olmalıdır. Birlikte bir kader birliği yapılmalıdır. Oysa az olsun benim olsun mantığı var. Bu ise bizi ilerletmez. Bir anekdot paylaşmak isterim. Bir gün davet edildiğim bir dernek toplantısına katıldım. Eğitime destek verilmesi için birtakım önerilerde bulundum. Uluslararası fonlardan kaynak almıyorlar. Mesele senden olmayanla da yan yana gelebilmektedir. Biliyorsunuz ben aynı zamanda Sivaslı Sanayici ve İş Adamları Derneği’nde yönetim kurulu üyesiyim. İstanbul’da derneğimiz adına Ümraniye’de bir iş adamımız vasıtasıyla bir merkez kurma çalışmamız var. Bunlar önemli şeyler. Bunlar toplumu belli bir yerde tutan yapılardır. Bunu yapacak olanlar da derneklerdir. Bu içerik 4565 defa okundu. DİĞER HABERLER Sivkon Sivas Konfederasyonu 3. Olağan genel kurulunda Metin Yarım Başkanlığında liste seçimi ile devam. Şenel ÇOBANOĞLU, ZASİAD’ın 6. Dönem Başkanı olarak seçildi.DİVSİAD GENEL KURUL“50’den fazla ülkeye Paslanmaz çelik ihraç ediyoruz”Demir Çelik Ürünlerinde Güvenilir Çözümler“Yeni fabrika yatırımlarımızla pazar payımızı arttırmayı hedefliyoruz”DİVRİĞİ’Lİ ÖĞRENCİLERE TABLETLER TESLİM EDİLDİAnkara-Sivas Yüksek Hızlı Tren Hattı Projesi’nde performans testleri başladıSivas'ın Pamukkale'si Altınkale hizmete açıldıSivas Ticaret ve Sanayi Odamız (STSO) Şubat ayı Meclis Toplantısı Meclis Başkanı Çetin Yıldırım başkanlığında gerçekleştirildi.